Yükleniyor...
Loading...
Hayvan sevgisi ve hayvanları koruma duygusu bir eğlence, bir özenti, bir heves değil vicdani bir sorgulamanın doğru yanıtıdır. Hayvan sevgisi aklın etik değerleri içtenlikle benimsemiş olduğunun bir göstergesidir. Hayvanları koruma duygusu; aklın merhameti, sevgiyi ve şefkati seçtiğinin, insancıl davranışları özümsediğinin bir kanıtıdır. İnsancıl duygu ve davranışlar ise çağdaş uygarlık kavramının özüdür.
Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi acı çeker, korkar, üşür, acıkır ve susarlar. Özellikle kedi ve köpekler öylesine duygusal ve sevgi dolu olurlar ki sahiplerini kaybettiklerinde bazıları üzüntüden yemek-içmekten kesilir, kendilerini ölüme sürüklerler.
Hayvanlar yaşam ortamlarında ve doğada birbirleri ile hakları konusunda çatışmazlar. Doğa kanunlarına boyun eğerek yaşamak zorundadırlar ve bunun sonucunda kimi erken ölür kimi daha uzun yaşar .Büyük balığın küçük balığı yutması, aç kalan aslanın ceylanı avlaması doğadaki yaşamın, doğa kanunlarının kaçınılmaz sonucudur.
Hayvanlar için asıl tehlike; doğanın emretmediği ölümler, acılar, soykırımlar insanlardan geldi. İnsanlar onları ya kürkü ya postu ya derisi ya dişleri ya da boynuzu için vurdu. Böylece ilkel bir lüks, gereksiz bir gösteriş hevesinin yarattığı “ticari pazar” için timsahlar derilerinin, filler dişlerinin, gergedanlar boynuzlarının, tilkiler, kaplanlar ve foklar kürklerinin, balinalar yağlarının kurbanı oldular. İnsanlar kuşlardan ayılara, ceylanlara, tavşanlara kadar doğanın tüm canlılarına nişan aldı; eğlence için avladı, para için vurdu, tuzaklar kurup işkenceyle yakaladı. Çeşit çeşit öldürücü araç ve gereç yapma becerisine sahip insanoğlu karşısında hayvanlar; bilim ve teknoloji geliştikçe, para kazanma hırsı arttıkça daha da çaresiz duruma düştüler.
İnsanoğlunun gözünde hayvanlar yalnızca iki amaç için yaratılmışlardı: ya ticari bir “mal” gibi bunların üzerinden para kazanılmalı ya da insanların elinde bir tür oyuncak olmalıydılar!.. Sirkler, hayvanat bahçeleri, hayvan satış mağazaları, deney laboratuvarları hep doğal ortamından koparılmış bir canlının, kendisini bir ticaret çarkının dişlilerine kaptırdığı işkence odaklarıdır.
Hayvanlar, insanların kumar tutkusunun kamçıladığı acımasız eğlencelerin de kurbanı oldular: Köpek dövüşleri, horoz dövüşleri, boğa güreşleri, deve güreşleri, at yarışları, tazı yarışları gibi ilkel eğlencelerden insanlar zevk alırken hayvanlar kendilerinden istenileni yapmak için acılar içinde, yaralarından kanlar aka aka ölümleri pahasına dövüşürler, yarışırlar, savaşırlar…
Yeryüzünde uygarlık düzeyi yükseldikçe hayvanların çaresizliğine isyan eden sesler de yükselmeye başlamıştı. Kendi hakları için insanların karşısına dikilemeyen hayvanların haklarını, insanlardan koparıp almak gene insanlara düşüyordu. 1823, 1824 yıllarında İngiltere’de, Avusturya’da hayvanları koruma derneklerinin temelleri atılmaya başlamıştı. Uluslararası “Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi” ise 15 Ekim 1978’de Paris’te ilan edildi. Bu bildirge ile hayvanlar gene de kurtarılmış değillerdi ama böylece bu canlılara karşı insanların bazı vicdani sorumlulukları olduğuna dikkat çekiliyordu.
İslam dini, insanların hayvanlara nasıl davranması gerektiğini ve hayvanların haklarını Paris Bildirgesi’nden yüzlerce yıl önce buyurmuştu. Peygamberimiz Hz. Muhammed hazretleri : “Bir kişi haklı neden olmadan bir serçeyi veya daha küçüğünü bile öldürürse Allah’a hesap verecektir” demiştir. Haklı nedenleri de şöyle açıklamıştır: “Hayvanlar ancak yemek için öldürülebilir. Bunun dışında hayvanların öldürülüp atılması günahtır.”
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 10.Maddesi de aynen öyledir: “Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı bir suçtur”.
Peygamberimiz hayvanların birbirleri ile dövüştürülmelerini, hayvanlara nişan alarak atış talimleri yapılmasını, hayvanları aç ve susuz bırakmayı da yasaklamıştı. Bütün hayvanların yaşam önünde eşit doğduklarını ve aynı “ var olma” hakkına sahip bulunduklarını belirten Paris Bildirgesi, hayvanların haklarının da insanlarınki gibi yasayla korunması gerektiğini savunur.
Giderek her değerin maddi çıkarlara göre ölçüldüğünü gördüğümüz bu Dünya’da insanoğlu kendisine çıkar sağlayacak başka yollar bulmaya ve daha çok kazanmaya yönelecektir. Bu yollardan bazıları da mutlaka gene hayvanları hedef alacaktır. Aklımıza gelmeyecek hayvan istismarları ile karşılaşacağız; çünkü hayvanlar kolaylıkla istismar edebilecekleri çaresiz, savunmasız ve korumasız bir canlı topluluğudur. Maddi çıkarlar söz konusu olduğunda tüm yeryüzünde yasaların müsamahakar davrandığını, dinlerin bile yetersiz kaldığını görüyoruz.
Bizler hayvanların korunması ve hak ettikleri yaşama kavuşması için yıllardır sürdürdüğümüz savaşa tabii ki devam edeceğiz. Ne var ki insanoğlu insancıl duygularla donatılmış olarak ileri bir uygarlık düzeyine ulaştığında ancak, tüm hayvanlar kurtulmuş olacaklar.
Birgül Rona
Yönetim Kurulu Başkanı
TÜRKİYE HAYVANLARI KORUMA
DERNEĞİ’ NİN (THKD) DOĞUŞU
Amerika’dan gelen transatlantik Galata rıhtımına yanaştığında soylu bir hanımefendi İstanbul’a ayak basar. Amerikalı Alice Manning Robert College’ de ders vermek üzere Fizik Profesörü olan eşi ile birlikte 1902 yılında İstanbul’a gelir.
O ilk gün kalacakları otele doğru ilerlerken yollarda karşılarına çıkan çok sayıda sokak hayvanının acınacak durumu Alice Manning’i dehşete düşürür, derinden etkiler ve düşündürür: Ne yapacaktı?.. Bu şehirde kalırsa ortalıkta hasta, yaralı aç susuz dolaşan bu zavallı hayvanların acıklı durumlarını her gün göre göre burada nasıl yaşayacaktı…
Otelde valizlerine hiç el sürmemişti. Dönmeye hazırdı. Alice Manning o gece hiç uyuyamadı ve düşündü. Şafak sökerken kararını vermişti: Hayır… Amerika’ya geri dönmeyecekti. Kendi huzuru için buralardan kaçmak, her şeye göz yummak, sırt çevirmek, artık bu gördüklerinden sonra bu zavallılara karşı alçakça bir ihanet olurdu. İstanbul’da kalacak ve bu hayvanlara ömrünün sonuna kadar gücü yettiğince yardım edecekti.
Nitekim 1947 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yumduğunda Alice Manning’in yaşamının 45 yılı, bu ülkenin sahipsiz hayvanları uğrunda giriştiği çetin mücadelenin yıpratıcı anılarıyla dolu idi.
Derneğimizin kurucusu efsanevi hayvan dostu Alice Manning’i ilkeleri, azmi ve prensipleriyle TÜRKİYE HAYVANLARI KORUMA DERNEĞİ olarak daima sevgi ve hayranlıkla içimizde yaşatıyoruz.
Bugünkü ünvanı ile Türkiye Hayvanları Koruma Derneği (THKD) her ne kadar genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk birkaç hayır kurumu olarak 6 Mart 1924’te tüzel kişilik kazanmış olsa da Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1912 yılında kurulmuş olan İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti’nin devamıdır. O sıralarda hayvanlara yardım edecek bir hayır kurumunun kurulması gereğini gören sivil ve askeri Osmanlı devlet ricali, Alice Manning ve grubu ile birlikte bu derneği kurmuşlardı.
1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanını takiben yeni Osmanlı hükümetinin Batılılaşma programının etkisiyle İstanbul’un sokak köpeklerinin şehir için bir tehlike oluşturduğu görüşü ağırlık kazanır olmuştu. 1910 yılına gelindiğinde bu tehlikeyi önlemek adına onbinlerce sokak köpeği mavnalarla Hayırsız Ada’ya (Sivri Ada) taşınarak orada açlık ve susuzluk içinde ölüme terk edilmişti.
Köpeklere yapılan bu zulmün dış basına yansımasıyla çok şiddetli tepkilerle karşılaşan hükümet, hayvanlara yardım edecek bir derneğin kurulması gereğine inanarak 1912 yılında dönemin ileri gelen devlet büyükleri, Alice Manning ve onun hayvanlara yardım ekibi ile birlikte bizzat İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti’ni kurarlar. Dönemin İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Lowther’in çalışmaları sonucunda Dernek, Beyoğlu Belediyesi bünyesinde faaliyete geçer.
İşte böylece Alice Manning’in 1908 yılında, öğretim üyesi olduğu Robert College’ın bazı öğretmen ve öğrencilerinin katılımıyla oluşturduğu “Şefkat Kolları” (Arms of Mercy) adlı Türkiye’nin bu ilk hayvanlara yardım grubunun serptiği tohumlarla İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti yeşermiş olur.
Derneğin 1912 yılındaki Yönetim Kurulu devletin ve şehrin ileri gelen büyüklerinden oluşuyordu: Başkan Hüseyin Hilmi Paşa, İkinci Başkanlar; Prens Said Halim Paşa ve Nazır İsmail Cenani beyler idi. Yönetim Kurulu Üyeleri arasında İstanbul Valisi İbrahim Beyefendi, Damat Ferit Paşa, Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, Hariciye Nazırı Asım Bey, İstanbul Şehremini Tevfik Bey, Sir H. Babington Smith gibi önemli isimler yer alıyordu.
Dernek faaliyetlerine bizzat katılamayan ama derneğin Şeref Üyeleri arasında dikkat çeken şahsiyetlerden bazıları ise Şehzade Vahdeddin, Şehzade Abdülmecid, Şehzade Salahaddin, Sadrazam Said Paşa, Şeyhülislam Nesib Efendi ve pek çok yabancı ülke elçileri ile eşleri idi.
1912-13 Balkan Savaşı, arkasından 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlaması ve onu takiben Türkiye’nin amansız İstiklal Mücadelesi yılları, İstanbul Himaye-i Hayvanat Cemiyeti’nin etkinliğini sınırlamış olur. Ancak Cumhuriyetin ilanıyla dernek 6 Mart1924 tarihinde yurt çapında “ Himaye-i Hayvanat Cemiyeti” adıyla yeniden yapılanır ve yıllar içinde Türk dilinin sadeleşme ve özleşme evreleriyle bugünün Türkiye Hayvanları Koruma Derneği’ne dönüşür.
THKD, Şefkat Kolları grubu ile ilk tohumlarının atıldığı 1908 yılında bile köpeklerin kulak ve kuyruklarının kesilmesine, zincirle bağlı tutulmalarına, besi hayvanlarının çok kötü koşullar altında taşınmalarına şiddetle karşı çıkıyor ve aşırı üremeye karşı kısırlaştırma operasyonlarının önemini vurguluyordu.
THKD’nin ilgili Bakanlıklara başvuruları ve yoğun baskıları sonucunda; 1936’da park ve bahçelerdeki kuşların her ne şekilde olursa olsun öldürülmelerinin yasaklanması, bunu yapanlar çocuklar olduğunda velilerinin cezalandırılması, 1936’da Hayvanları Koruma Yasa Tasarısının Meclis’e sunulmasından sonra 1980’de çiftlik hayvanlarını da kapsayan daha genişletilmiş ve güncelleştirilmiş bir tasarının hazırlanması; 1948, 1950 ve 1966 yıllarında köpek ve horoz döğüşlerinin, deve güreşleri ile boğa güreşlerinin ve sokaklarda ayı oynatılmasının yasaklanmasının sağlanması gibi o tarihlerde Türkiye’de hayvanların korunması için devrim sayılabilecek başarılar elde etti.
21 Ekim 1947 tarihinde derneğimizin İçişleri Bakanlığı’na yazdığı bir dilekçeye Tarım Bakanlığı tarafından verilen cevap şöyledir.
Türkiye Hayvanları Koruma Cemiyeti Reisliğine
Deve Güreşleri Hk. Deve güreşi ile Boğa ve Horoz döğüşünün yasak edilmesi hakkındaki dilekçeniz İçişleri Bakanlığınca Bakanlığımıza havale edilmiş ve gerek yabancı matbuata aksederek memleketimiz hakkında menfi propagandaya sebebiyet vermesı ve gerekse hayvan neslinin ıslahı bakımından çok mahzurlu bulunması hasebiyle bu gibi gösterilerin yapılmasına mahalli idare amirliğince izin verilmemesi 13.03.948 gün ve ....No. ile İçişleri Bakanlığına yazılmıştır.
Tarım Bakanı y. E.Erim
Türk Ceza Kanunu’nun hayvanların korunmasına yönelik 521. ve 577. Maddeleri ile Belediye Zabıta Talimatnamesi’nin ilgili hükümleri ilk defa THKD’nin çabaları sonucunda Türk Hukuku’na girdi
Canlı hayvan naklinde besi hayvanlarının rahat şartlar altında yolculuk yapmalarının sağlanması, beslenme ve sulanmalarının aksatılmaması, gerektiğinde tedavi edilmeleri için THKD ilk defa 1952’ den başlayarak Karadeniz limanlarındaki şileplere veteriner hekim ve müfettişler göndermiştir
THKD 1950 -1960 yılları arasında İstanbul Adalardaki faytoncuların atlarına iyi bakmalarını teşvik amacıyla faytoncular arasında her yıl yarışmalar düzenlemiş ve ödüller dağıtmıştır. Çok daha sonraki yıllarda THKD Büyük Ada’da hem fayton atları ve hem de serbest bırakılmış olan atlar için, WSPA ile işbirliği içinde otomatik su içme tesisatı yaptırmış ayrıca faytoncuların kovalarla su alabilmeleri için de bir kuyuyu faaliyete geçirmişti. Bunun yanında eşeklerin duraklama yerlerinde beklerken yazın kızgın güneşten korunacakları gölgelikler de yaptırmış ve Büyük Ada’daki barınak köpeklerinin aşılanmaları, iç ve dış parazitlere karşı tedavilerinin yapılması için de THKD İstanbul’da Adalara veteriner hekimler yollamıştır.
THKD 1993 yılında Dünya Hayvanları Koruma Derneği WSPA ile proje ortağı olarak LIBEARTY-AYILARA ÖZGÜRLÜK projesini bütün Türkiye çapında başlattı. Bu projeye, yasal düzenlemeler açısından Orman Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı da destek veriyordu. Sokaklarda ayı oynatıcılarının ellerinden alınacak olan danscı ayıların gerekli tedavilerini, operasyonlarını ve rehabilitasyonlarını Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi üstlenmişti. Projenin amacı sokaklarda ayı oynatılmasına son vermek, “danscı ayı” olarak korkunç işkencelerle eğitilmek üzere yavruları ele geçirmek için anne ayıların vurularak öldürülmelerini önlemekti.
Ayıların tedavileri ve rehabilitasyonları süresince tutulacakları bir tesisi WSPA, Bursa- Görükle’de inşa ettirerek her türlü gerekli donanımı sağlamıştı. Bu arada WSPA, el konulacak sağlıklı veya yavru ayılarla tedavileri biten ayıların bundan sonraki yaşamlarını sürdürecekleri ve tamamen “doğal yaşam ortamı” olanaklarını sunan bir ayı parkının inşaatına da Karacabey’in Yeniköy ormanlarında başlamıştı. Ayı Parkı’nın (Bear Sanctuary) inşaatı çok kısa zamanda tamamlandı ve 1997 yılında Görükle’deki tesiste tedavileri biten, bir zamanlar İstanbul sokaklarının “danscı ayılar”ı Karacabey’e getirilmeye başlandı.
Karacabey’deki Ayı Parkı, artık Türkiye’nin hangi köşesinde tutsak bir ayı varsa, onu özgürlüğüne kavuşturmak için hazırdı. Böylece THKD bütün yurt çapında ayı avına çıktı!.. Medyamız “danscı ayılar” sorununa kamuoyunun dikkatini eşsiz bir beceriyle çekmişti. Ülkemizin her köşesinden derneğimize , nerede ayı oynatılıyorsa derhal ihbarlar geliyordu; ve biz de bu ihbarlar doğrultusunda ayilara el koymaya gidiyorduk. THKD Antalya Şubesi Başkanı Sevda Kıraç bir çok ayının kurtarılmasında canla başla çalışarak hayvanların Karacabey Ayı Parkına getirilmesini sağladı. 2000 yılının sonunda proje ortağımız WSPA ile birlikte Ayı Parkı’nın yönetimini Orman Bakanlığı’mıza devrettiğimizde orada esaretten kurtardığımız yaşlısı, genci, yavrusuyla 52 ayı özgürlüğün tadını çıkartıyordu. Bu başarımız uluslararası takdir topladı: LIBEARTY – Ayılara Özgürlük projesinin Türkiye ayağı, 2000 yılında Londra’da düzenlenen Dünya Hayvanlar Kongresi “Animals 2000” de “Yeryüzünün gelmiş geçmiş en başarılı hayvan kurtarma projesi” olarak kabul edildi. Bu projenin inanılmaz başarısı, yüzyıllardan beri ülkemizde adeta vazgeçilmez bir gelenek haline gelmiş olan, para kazanmak için sokaklarda ayı oynatarak hayvana eziyet eden çok acımasız ve ilkel uygulamanın 3 yıl gibi çok kısa bir zamanda ve THKD’nin ayı oynatıcıları ile giriştiği amansız mücadelesi sonucu tamamen tarihe gömülmüş olmasıdır.
THKD kuruluş tarihinden 2005 yılının Ekim ayına kadar İstanbul’daki hayvan hastanesinde tüm gücünü sahipsiz sokak hayvanlarının ve ekonomik gücü özel kliniklere yetmeyen halkın hayvanlarının her türlü tedavilerine , operasyonlarına ve kısırlaştırılmalarına hasretmiş; hayvan kurtarma araçları şehrin birbirinden uzak çeşitli bölgelerinden, kazalar sonucunda yollarda yaralı yatan hayvanları dernek kliniğine taşımıştı. 2004 yılında kliniğimizde tedavi görmüş olan hayvanların sayısı 22.000’in üstündedir. Ancak Tarım Bakanlığı yeni bir yasal düzenleme ile hayvan koruma derneklerinin ve vakıfların, özel veteriner klinikleri için haksız rekabet ortamı yarattığı görüşüyle klinik hizmeti vermelerini yasaklamış bulunuyor. Bakanlığın sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların belediye kliniklerinde tedavi edilecekleri, sahipli hayvanların da sahipleri tarafında özel veteriner kliniklerine götürülmesi gerektiğine dair talimatları gereği THKD de kliniğini kapatmak zorunda kalmıştır.
Bununla birlikte bizden medet uman hayvanlara ve çaresiz kalan hayvanseverlere yardımımızı sürdürmeğe çalışıyoruz. Maddi durumu olanak vermeyen kişilerin yaralı ya da hasta olarak buldukları hayvanları ücretini kendimiz karşılamak üzere tedavi ettiriyoruz.
Derneğimizin kuruluş amacı, yardıma muhtaç sahipsiz her türden hayvana olumlu yaşam koşulları sağlamaktır.
Dolayısıyla amaçlarımız, dün olduğu kadar bugün de aynıdır:
Hasta veya yaralı sahipsiz hayvanları tedavi ettirmek,
Engelli hayvanlara barınacakları güvenli bir yer sağlamak,
“ÖLMEK İÇİN DOĞMASINLAR” sloganıyla kısırlaştırma operasyonları yaptırmak,
Korunmaya muhtaç hayvanlar için bakım evleri oluşturmak,
Sahipli olsalar bile maddi imkansızlık nedeniyle kısırlaştırılamayan hayvanların ameliyatlarına katkıda bulunmak,
Yol kenarlarında kazalar sonucu yaralı yatan sahipsiz hayvanların yardımına koşmak,
Kırsal kesimlerde kuduza karşı aşılama kampanyaları ve paraziter sağlık hizmetleri düzenlemek,
Hayvan sevgisini yaygınlaştırıcı etkinliklerde bulunmak,
Hayvanlara karşı zulmü önleyici yasal tedbirleri ve teklifleri devlet kurumlarına sunmak.
Sahipsiz hayvanların da en az sahipliler kadar ilgi ve sevgiye layık oldukları gerçeğini topluma benimsetmek.
Ülkemizi, hayvanlarımız için korkusuzca yaşayabilecekleri sevgi ve şefkat dolu bir ortama dönüştürmek.
Uluslar arası alanda da takdirle karşılanmış ve başarıyla sonuçlanmış olan projelerimizden bazıları:
Ayılara Özgürlük –“ LIBEARTY” Projesi. Dünya Hayvanları Koruma Derneği WSPA ile başlattığımız ve dansçı ayıların kurtarılarak rehabilite edilmelerini hedefliyordu. Yurt çapında dört yıl gibi çok kısa zamanda kesin sonuç veren bu proje, yabancı hayvanlara yardım kuruluşları tarafından da yeryüzünün en başarılı hayvan koruma projelerinden biri olarak kabul edilmiştir.
Yine Dünya Hayvanları Koruma Derneği WSPA ile birlikte başlattığımız projelerden PET RESPECT, sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp kayıt altına alınması ve yasal düzenlemelerin hazırlanması gibi etkili adımların; tıbbi-cerrahi alet ve malzeme desteği de tarafımızdan sağlanarak ilgili kamu görevlilerine benimsetilmesini hedef alan yurt çapında bir çalışmadır.
Su kıtlığı sebebiyle sıkıntı çekilen İstanbul Adalardaki fayton atları ve serbest bırakılan atlar için otomatik sulama tesisi yapılması; ayrıca geçmişte devre dışı kalmış olan su kuyularının ıslah edilerek at arabacılarının kullanımına verilmesi,
Adalarda çalıştırılan merkepler için gölgelikli durak yerleri yaptırılması ve yem desteği sağlanması,
Adalardaki faytoncuların atlarının sağlık ve bakımları ile ilgili olarak bilgilendirilmeleri için İngiliz Brook Hospital uzmanlarının katılımıyla eğitici temasların ve uygulamaların gerçekleştirilmesi,
İstanbul Şişli’deki merkez binamızın hastane ve hayvan barındırma bölümlerinin tamamen yıkılarak bulaşıcı hastalıklar için de geniş ve modern ayrı tecrit bölümlerini de ihtiva etmek üzere çok daha fazla sayıda sokak hayvanının, tedavileri süresince barındırılmalarına imkan verecek tarzda yeniden inşa edilmesi. Binamızın açık alanda kalan barınak bölümlerinin planının, bir İngiliz barınak uzmanı mimara hazırlatılarak hayvanlara en uygun yaşam koşullarının sağlanması. Ameliyat, röntgen , muayene ve tedavi odalarının modernleştirilerek yeni cihaz ve aletlerle donatılması,
1999 Marmara ve Düzce depremlerinde sahiplerini kaybederek ortada kalan veya yaralanan sahipsiz hayvanların tedavileri ve beslenmeleri ile çiftlik hayvanlarının tedavileri için afet bölgesine günlük seferlerle yardım götürülerek bilfiil hizmet verilmesi. Aynı zamanda evsiz-barksız kalan afetzedelere ilaç, gıda, giyecek ve sair ihtiyaç maddelerinin sağlanması,
İstanbul’da sahipli ya da sahipsiz kısırlaştırılmak istenen kedi ve köpeklerin, özel veteriner kliniklerinde yapılacak operasyonlarının bedelinin derneğimizce ödenmek üzere ücretsiz yapılması,
Dışarıda yaşamlarını sürdüremeyecek durumdaki ya da engelli olan hayvanların operasyon ve tedavileri yapıldıktan sonra ömürleri sonuna kadar yaşayabilecekleri bir yuvanın oluşturulması projesi. Bunu da Karacabey’deki Pako Yuvamızı kurarak gerçekleştirmiş olduk.
Salacak Mahallesi, Tunusbağı Caddesi No.69 /A Üsküdar-İstanbul 34668
YAPI KREDI, 374-Osmanbey Şubesi / İstanbul
(TL) IBAN: TR20 0006 7010 0000 0013 2086 16
(USD) IBAN: TR24 0006 7010 0000 0024 0455 78
(EURO) IBAN: TR46 0006 7010 0000 0036 5099 73
(GBP) IBAN : TR21 0006 7010 0000 0017 9024 28
AKBANK, Bağdat Caddesi Şubesi / İstanbul
(TL) IBAN: TR03 0004 6002 8288 8000 1370 15
(USD) IBAN: TR24 0004 6002 8200 1000 1370 16
(EURO) IBAN: TR46 0004 6002 8203 6000 1521 14
(GBP) IBAN : TR06 0004 6002 8200 3000 1612 31
Takip Edin